The Dog House Kuduruk Köpeklerin Krallığında Bir Gün

Bazı günler var ya… hani böyle içimden hiçbir şey gelmiyor. Kahvemi alıyorum, bakıyorum ekran boş, ruh boş, para zaten hep boş… derken Slotter’a girip bir “The Dog House” çevireyim dedim. Hani oyun dediğin, kafa dağıtmalı be kardeşim. Meğer kafa dağıtmıyor, ödül saçıyormuş bu köpekler!

Köpekli Oyun Olur da Bu Kadar mı Eğlendirir?

Yalan yok… ilk başta burun kıvırdım. Ne yani, köpekli slot oyunu mu? Bir de çizgi film gibi görseller… “Ben ne izliyorum ya?” dedim içimden. Ama sonra? 5. çevirmede “Sticky Wild” diye bir şey çıktı. Resmen ekrana çivilendim. O kadar wild, o kadar çılgın kombo… Ekran resmen disco topu gibi yanıyor! 🕺

Ama esas olay müzikte be hacı. O fon sesi, o “wooof!” efekti yok mu? Sanki mahalle köpekleri “helal lan kazandın!” diye havlıyor arkadan.

Slotter Deyince Akan Sular Durur

Bak, bi’ samimi kelam edeyim: The Dog House gibi oyunlar her yerde yok. Var diyen de yalan der. Slotter sağ olsun, hem oyun arşivi geniş hem de bonuslar cömert. Bir de o tatlı “ücretsiz deneme modu” yok mu… hele yeniysen, sıfır riskle eğlencenin dibine vuruyorsun.

Bu arada, The Dog House demişken… bu oyunun içinde “Raining Wilds” da var. Yağmur gibi wild düşüyor be! Valla oyun sadece çevirmek değil, keyiflenmek de. Kazanırsan ne âlâ, ama kaybetsen bile “lan ne eğlenceliydi” diyorsun. O derece…

Oyunlar Oyun Değil, Ruh Hali

Bazen insanlar “boşuna zaman harcıyorsun” diyor. Boşuna mı? Bak o an ekran parlıyor, kalbim hopluyor, içim kıpır kıpır oluyor. Ne diyeyim sana, terapi gibi bu oyun. Hele The Dog House gibi oyunlar… ne dert kalıyor ne tasa.

Kendi evinde, pijamayla, bir el kahve bir el mouse… köpekler ekranda havlıyor, sen gülüyorsun. E daha ne olsun?